11 Aralık 2011 Pazar

"THKP-C Ayağa Kalk!"

Ankara'daki Hopa davasının iddianamesi, artık var olmayan THKP-C üzerine kurulu, deliller ise "pankart, puşi, kırık şemsiye ve tanınmamak için kestirilen saçlar..."

Ankara'daki "Hopa Davası"nda 22'si tutuklu yargılanan 28 kişi hakkında, iddianamedeki tabirle, "yasadışı THKP-C Devrimci Yol Devrimci Gençlik isimli silahlı terör örgütü üyesi olmadıkları yönündeki savunmalarına itibar edilmeyerek, örgütün bilgi ve istemi içinde örgüt adına suç işleyerek örgüt üyesi oldukları kanaatine varıldı."
Bu "kanaate" neden oluşturan deliller, kırık şemsiyeden başlayıp, puşiye dek uzanıyor. Uzun delil listesinde, piyasada yasal olarak satılan hatta yeni baskısı yapılan kitapların çözümlemeleri ve geniş özetleri de var.

Kanun aynı, yorumu farklı

Altı aydır Sincan F Tipi Cezaevi'nde olan 22 sanık için, bu sürenin sonunda hazırlanan iddianamede, kendi evlerindeki kitapların özet halini okumak herhalde ilginç olmuştur.
31 Mayıs'ta Artvin'in Hopa ilçesindeki polis müdahalesinin ardından gözaltına alınıp tutuklanan sanıklar Terörle Mücadele Kanunu'ndan beraat ederken, onlara destek için eylem yapanlara "terör suçu" uygun görüldü.
Savcı Hakan Yüksel'in hazırladığı, 30 Eylül'de kabul edilen iddianamede "Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) üyesi" oldukları ileri sürülen sanıkların isimleri şöyle:
Ozan Sürer, Ömür Çağdaş Ersoy, Ozan Gündoğdu, Kadir Aydoğan, Başak Eylül Şan, Pelin Bayram, Tayfun Yıldırım, Uğur Uzunpınar, Mehmet Cem Çıplak, Uğur Tuna, Hikmet Tanıl, Göksel Ilgın, Sevgi Sönmez, Soner Torlak, Ferat Konukçu, Can Kaya, Çağrı Yılmaz, Can Türkyılmaz, Hazal Kangal, Nuri Özçelik, Özge Aydın, Demet Yılan, Mahir Mansuroğlu, Zafer Algül, Hamza Doruk Yıldırım, Özgür Atmaca, Cüneyt Çakır ve Eda Dişkaya.

Çok sayıda silah

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) raporları ile Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden tutanakların da "delil" olarak eklendiği iddianamede, "terör örgütü" olarak adlandırabilecek bir örgütten beklenmeyen "silahlar" şöyle sıralanıyor: Kırık şemsiye, puşi, afişler, bayrak ve pankart.
Müşteki polislerden birinin, sanık Yıldırım'ın kendisine "Delikanlıysan aşağıya in" diye seslenmesi de savcının işlenen suçları sıralarken iddianameye girmesine uygun gördüğü "kusurlu hareketlerden" olmuş.
Şüphelilerin panzere saldırması da yine suç delilleri arasında. Panzerin akıbeti bilinmiyor.

Kısa saç örgütü

Sanıkların bazılarının "eylemden sonra saçlarını" kestirmesi de "tanınmamak için yaptıkları" öne sürülerek, "teröristliğe" delil oldu. Saçla ilgili delil toplama kısmı, iddianamenin yazılmasından sonra da devam etti.
Sanıklardan Ozan'ın saçı cezaevinde kesilince beş arkadaşı ona moral olsun diye saçını kestirip fotoğraf çektirdi. 10 gün sonra üçü tutuklandı. Savcı iddiasını bu gençler için de sürdürdü: "Tanınmamak için saçlarını kestirdiler."

"İsyan" dediler!

İddianamedeki en dikkat çekici noktalardan biri de, eylemcilerin "İsyan, isyan" diye bağırmasının kanıtlar arasına girmesi. "Yasaklı kitaplar, yasaklı renkler (kırmızı), yasaklı sloganlar" arasında bir de "yasaklı söz" dahil oldu: İsyan.

Suç delili: Kaypakkaya'nın bizzat kendisi

28 kişinin en büyük suçu ise iddianamedeki deyimle, "sol düşüncenin yayılmasını amaçlayan" kitaplar olsa gerek ki, 84 sayfalık metnin çoğu kitapların çözümlemelerine ayrılmış.
Anlaşıldığı üzere Savcı Yüksel, kitapları derin bir incelemeye tabi tutmuş. "Yasaklılar" ise malumunuz: Karl Marx, V. İ. Lenin, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya.
Ve tabii onlar hakkında yazılanlar, onların yazdıkları metinler ve dahi isimlerinin geçtiği, fotoğraflarının basılı olduğu broşürler...

Sol birleşti

Var oldukları dönemde "birlikte" olmayan örgütlerin arasındaki bağlantı, dağılmalarından 40 yıl sonra, sanıkların "aynı sloganı atmasıyla" kuruluyor.
Bu iddianamenin, birçok kez içerikleriyle basına konu olan iddianamelerden en büyük farkı, devletin "yasadışı" ilan ettiği ve 28 sanığı "üyesi olmakla" yargıladığı örgütün aslında var olmaması...
Legal yapılar, bu davayla "terör zincirinin" içerisine dahil ediliyor. Bu çabanın mahkemece karşılık bulup bulamayacağı ise, 9 Aralık Cuma günü görülecek ilk duruşmada anlaşılacak.
Ve eğer yöntem kabul görürse, THKP-C'yi Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ne (SBKP), onu 1. Enternasyonel'e bağlayarak, "uluslararası" bir kriz çıkarmak mümkün olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder